Sovyetlerin başında Kruşçev, ABD'nin başında ise Eisenhower vardı.
İncirlik Üssü'nden kalkıp, Sovyetleri dinleyen U-2 casus uçağı 1 Mayıs 1960 tarihinde Sovyetlerin üzerinde düşürüldü. Pilot Gary Power ise canlı olarak ele geçirildi. Pilot sorgusunda, füzelerin yerlerinin tespit edilmesi, radarların bulunması, telsiz istasyonlarının belirlenmesi için uçuş yaptığını itiraf etti.
Radara yakalanmayan U-2 casus uçaklarının üzerinde yüksek çözünürlüklü kameralar vardı.
Casus uçuşları tespit edilince Sovyet lideri Kuruşçev bugün Putin'in yaptığından daha ileri gitmiş ve NATO'yu, ”Avrupa'da istediğimiz her havaalanında vuracak güçteyiz” diye tehdit etmişti. Batı uzaktaydı ama Sovyetlerin burnunun dibinde Türkiye vardı. Kuruşçev açık açık Türkiye'yi tehdit ediyordu.
Apar topar NATO'ya müracaat ettik. ABD, Sovyet füzelerinden korunabilmemiz için başta boğazların etrafına yerleştirilmek üzere 15 adet Jüpiter füzesi verdi.
Demirel 1965 seçimlerini yüzde 52.87 oy oranıyla kazanıp tek başına iktidar olunca, ABD ile üslerle ilgili anlaşmayı revize etmek istedi. Bu arada İncirlik'ten kalkıp Sovyetlerin üzerinde uçan ve iki ülkeyi karşı karşıya getiren casus uçuşlarını yasakladı.
Haliyle ABD'yi rahatsız etti.
ABD ayrıca haşhaş ekiminin yasaklanmasını istiyordu. Demirel, ”Bizim 20 ilimiz ve çevresinde haşhaş ekiliyor. Bizde ismini Afyondan alan il var” diye karşı çıkıyordu. ABD baskıları öyle bir hale geldi ki, Demirel, kendisine aba altından sopa gösteren Amerikan Büyükelçisi William Hadley'e kapıyı göstermek zorunda kaldı. Sovyetler birliği ile ilişki kurup, Seydişehir ve İskenderun'daki fabrikaların kurulması gündeme gelince Amerika da Demirel'e kapıyı gösterdi.
Demirel, 12 Mart darbesiyle devrildi. Amerika'nın desteğiyle 12 Mart'ın Başbakanı olan Nihat Erim'in ilk işi ise haşhaş ekimini yasaklamak ve U-2 Casus uçaklarının uçuşuna izin vermek oldu.
“CIA altımızı oymuş da haberimiz olmamış” diyen İhsan Sabri Çağlayangil, tarihi bir tespitte daha bulunmuştu: ”Bir memlekette demokratik idare olmuş, faşist idare olmuş ona hiç bakmaz. Amerika o memleketin kendisine ne ölçüde tabi olduğuna, ne dereceye kadar uydu haline getirebileceğine bakar”
1960 yılında yaşanan casus uçağının düşürülmesi ile 55 yıl sonra yaşanan Rus uçağının düşürülmesi arasında bir irtibat kurmuyorum.
Ama Rus savaş uçağını düşürdüğümüz andan beri bir soruya yanıt arıyorum.
“Neden şimdi”
Matuşka gibi bir sorunun cevabına yaklaşıyorum içinden başka bir soru daha çıkıyor?” Neden Rus uçağı” o sorunun cevabına ulaşmak üzereyken bu kez, ”Bu işi bizim başımıza kim açtı” sorusuyla karşılaşıyorum.
Kafamdaki, ”Bit yenikleri” azalmıyor artıyor. Ankara'da konuştuğum kişilere açıyorum kuşkularımı. Görüyorum ki kafasında bit yeniğiyle dolaşıp, benim gibi ikna olmayanların sayısı fazla. Hatta uçakla ilgili görüntüleri izleyen bir yetkilinin, ”Hava sahamızı terk etmek üzere olan uçak neden düşürüldü. ikna olmadım” dediğini biliyorum.
Benzer durumu Uludere vurulduğunda yaşamıştım. O gün çok kritik bir MGK toplantısı vardı. MGK'dan sonra başka bir sürecin başlaması bekleniyordu. MGK bitti, Uludere vuruldu. Süreç tam tersi istikamette seyretti.
Rus uçağı düşürüldüğünde, ”Neden şimdi “ ve “Neden Rus uçağı” diye düşünmemin nedeni ise önemli bir operasyon öncesi olması
Ruslara ait Su-4 savaş uçağı 24 Kasım Salı günü düşürüldü. Oysa o akşam Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Türkiye'de olacaktı. Daha da önemlisi Türkiye açısından stratejik öneme sahip olan Cerablus Operasyonu için düğmeye basılmak üzereydi. TSK, “İhtimalat Planları”nı hazırlamış, ABD ile koordinasyon sağlanmış, operasyonun hangi tarihte bitirileceği bile belirlenmişti.
Operasyonunun önündeki en büyük engel olarak gözüken Rusya ile anlaşma sağlanmıştı.
Cerablus operasyonu planlanırken, Türk ve ABD uçaklarının yoğun bombardımanı öngörülmüştü. Bunun için en büyük risk, Suriye hava sahasındaki Rus savaş uçaklarıydı.
Putin'e G-20 zirvesi için geldiği Antalya'da operasyon hakkında bilgi verilmiş, ”Kameraların karşısında tepki gösteririz ama operasyonu engelleyici bir şey yapmayız” güvencesi alınmıştı. Kafamdaki soru işaretini artıdan ise operasyon hakkında harita üzerinde bilgi verilen Putin'in, ”Amerikalılar orayı Kürtlere vermeyi planlıyor” sözleri oldu.
Rus uçağının düşürülmesiyle ilgili çift yönlü kuşkular var.
Düşen uçaktan sağ olarak kurtaran pilot Murachtin, “Hiçbir şekilde uyarı almadık. Ne telsiz, ne göz teması… hiçbir iletişim kurulmadı” diye açıklama yaptı. Rus pilot, propaganda amaçlı konuşmuş olabilir. TSK, 5 dakika içinde 10 kez ikaz edildiğini açıklamıştı. Ses kayıtları yayınlandı. Amerikalı Albay Steve Warren, koalisyon güçleri olarak Türk tarafının ikazlarını duyduklarını belirtti. Hollanda'da yayın yapan RTL 4 televizyonuna konuşan Hollandalı bir general ise “Kalkıştan hemen sonra acil durum frekansından Türk Hava Kuvvetleri'nin çağrısını duyduk. Türk hava sahasına girmek üzere olan uçak onlarca kez uyarıldı. Ruslar bir kez bile cevap vermedi”
Bir iddia, Rusya, Ortadoğu'da kalıcı olma, Suriye operasyonlarını genişletme, NATO'nun hayır dediği S 400 füzelerini yerleştirme adına uçaklara yanlış harita yüklenmiş, Guard denilen telsiz frekansı kapalı mı tutulmuştu?
Bu tuzağın Türkiye ile Rusya'ya birlikte kurulduğu tezini yabana atmıyorum.
Rus uçağının düşürülmesi konusunda ABD, Türkiye'nin yanında yer alıyor. Ama öyle güçlü bir destek yok. Ayrıca, “ABD ile Rusya'nın Suriye politikaları yüzde 80 örtüşüyor” tespitinden hareketle, Türkiye'ye ortak kumpas mı kuruldu sorusu kafamı kurcalıyor.
Uyarılan uçak hava sahamızı terk ettiği, onu takip eden uçak hava sahamızdan çıkmak üzere olduğu sırada neden vuruldu? An meselesi olan Cerablus operasyonu öncesinde Rus uçağı düşürülerek, operasyonun engellenmesi yoluna mı gidildi?
Yüzde 49.5'le iktidar olan AK Parti, yeni dönemde Rusya krizi ile baş başa bırakılmak mı istendi?
Can alıcı soru şu: Rus uçağının düşürülmesiyle Türkiye'ye tuzak mı kuruldu?