Gülay Göktürk : Uçak krizinde sebep sonuç ilişkileri
Siyasi krizler çoğu kez pekâlâ önüne geçilebilecek küçük meseleler yüzünden patlak vermiş gibi görünür. Patlak verdikten sonra da hummalı bir tartışma yaşanır: Öyle değil de böyle yapılsaydı, bütün bu yaşadıklarımız yaşanmazdı, gibilerden...
Oysa sonuç-sebep ilişkisi genellikle öyle değildir. Gerçekte, bütün o yaşananların yaşanması gerektiği ya da istendiği için o küçük mesele patlatılmış, patlak vermesi için zemin hazırlanmıştır.
Şimdi Rus uçağının düşürülmesinin ardından yaşanan tartışmalara baktığımızda yine sebep sonuç ilişkisinin tepetaklak edildiğini görüyoruz.
Önce bir tespit yapalım:
Bu krizin oluşmasını Rusya istedi ve olay Rusya’nın inisiyatifinde gelişti. Türkiye Rus uçağını isteyerek değil, mecbur kaldığı için düşürdü. Rus yönetimi aylardan beri yaptığı hava sahası ihlalleriyle, ikazları dikkate almamasıyla ve özellikle
Türkiye’nin hassas olduğu Türkmen Dağı bombardımanı sırasında aynı ihlali tekrarlamasıyla Türkiye’yi adeta müdahaleye zorladı. Son olayda, hem uyarılara rağmen devam eden ihlallere, hem de Türkmenlerin bombalanmasına tepkisiz kalmak ülkemiz açısından prestij sarsıcı bir noktaya geldiği için uçak düşürüldü. Rusya’nın bu krizi yaratmaktan neyi amaçladığı ise oldukça açık.
IŞİD’i yok etme bahanesiyle yeniden Ortadoğu’ya inen Rusya, Suriye’de sular durulmadan önce, bu bölgedeki askeri-siyasi varlığını genişletmeye, güçlendirmeye ve sağlama bağlamaya kararlı. Bir yandan Esed’i mümkün olduğunca uzun süre iktidarda tutmaya, bir yandan Esed sonrası ortaya çıkacak Suriye haritasında belirleyici olmaya, bu arada da o bölgedeki askeri üslerini güçlendirip kalıcı kılmaya çalışıyor. Şu anda Rusya’nın bu politikalarına en fazla karşı olan ülkenin Türkiye olduğunu biliyoruz. Türkiye’yle doğacak bir krizin Putin’in (dostluğun psikolojik baskısından kurtulup) bölgede elini daha serbest hissedebilmesini ve planlarını daha rahat hayata geçirebilmesini sağlayabileceğini de...
Bundan sonrasında ne olur sorusuna gelirsek...
Bana kalırsa, bu konuda yapılan analizlerde de sebep sonuç ilişkisi yine tepe taklak ediliyor:
Mesela, Türkiye Rus savaş uçağını düşürdüğü için Rusya’yla ilişkilerimizde köklü değişiklikler yaşanacağı söyleniyor.
Oysa meseleyi şöyle koymak daha doğru olur: İlişkileri bozan uçağın düşmesi değil. Rusya Türkiye ile ilişkilerini geçici olarak bozmak ihtiyacında olduğu için uçağının düşürülmesini provoke etti. Yine, uçak krizi yüzünden Viyana’daki görüşmelerin tıkanacağı ifade ediliyor.
Oysa, Rusya’nın Esad’sız çözüm formüllerinin konuşulduğu Viyana görüşmelerinden zaten rahatsız olduğu ve bu görüşmeleri tıkamak, en azından geciktirerek zaman kazanmak için böyle bir kriz çıkardığını söylemek daha doğru olur.
Aynı şekilde, “Rusya’nın uçak krizi yüzünden artık PYD’yi açıkça Türkiye’ye karşı bir tehdit unsuru olarak kullanacağı” tespitine de tersten bakıp, Putin’in Esed yanlısı PYD ile daha sıkı işbirliği yapabilmek için Türkiye’yle maraza çıkarttığını ya da en azından bunun da sebeplerden biri olduğunu söyleyebiliriz. Bütün bu yazdıklarımdan sonra “yani sen Türkiye’nin provokasyona geldiğini mi söylüyorsun?” denilebilir.
Kesinlikle değil...
Çünkü karşınızdaki kriz çıkarmak ve ilişkiyi bozmak istiyorsa sizin sürekli alttan almanız onu daha da küstahlaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Zaten o, ne yapıp edecek, bir başka bahane bulacaktır. Öyle bir noktaya gelinmişse, haklı zeminde olmak kaydıyla, gereken tepkiyi vermekten başka yapılacak şey yoktur, dolayısıyla provoke olmaktan da söz edilemez.
Gelelim, en çok merak edilen “bu krizin ne kadar büyüyeceği” sorusuna... Rusya’nın bu krizi nereye kadar büyüteceği de tabii ki, ne kadar kızdığına ya da gururunun ne kadar kırıldığına değil, stratejik hedeflerine ve güç dengelerine bağlı bir mesele... Şu anda dünyadaki büyük devletler arası güç dengeleri, mevcut ittifaklar ve Rusya’nın ekonomik durumu göz önüne alındığında, Rusya’nın köklü bir yeniden paylaşım beklentisiyle NATO blokuyla ciddi bir çatışmaya girmek gibi bir niyetinin olamayacağı açık. Dolayısıyla Putin’in şu anda yarattığı gerginliği kontrollü bir gerginlik şeklinde bir süre tutmak, bu arada Suriye’deki hedeflerine ulaşmak; daha sonra da yine kontrollü bir biçimde düşürmek isteyeceğini tahmin edebiliriz.