Ne demişti Putin?.. “Ekonomik ambargo ile kalmayacak, savaş da olmayacak ama canları acıyacak...”
“Ama”dan sonrasını anlamak için ‘belden aşağı’ bakacaksınız...
Putin, ‘zorla’ düşürttüğü uçağın enkazından azami şekilde istifade etmek için krizi tırmandırmayı sürdürecek ve her türlü yöntemi kullanarak Türkiye’yi; narenciye sıkacağı gibi içeriden ve dışarıdan sıkıştıracaktır.
Bundan sonra konu Türkiye ise o artık bir ‘devlet başkanı’ değil; KGB günlerine çoktan geri dönmüş bir ‘örgüt lideri’dir. Muhatabı da TC Cumhurbaşkanı değil, Türkiye düşmanlarıdır.
Putin, PKK ve FETÖ başta olmak üzere Türkiye’deki iç düşmanların tamamıyla her türlü işbirliğine çoktan başladı bile. Şer cephesinin artık sadece güneyde değil, kuzeyde de bir ‘dost ülke’si var...
17/25 Aralık’ta piyasaya sürülüp CHP lideri Kılıçdaroğlu’ndan başka kimsenin itibar etmediği montaj kasetlerin Moskova’da neredeyse Top 10 listelerine girdiğini biliyor musunuz?..
Veya terör örgütü lideri Cemil Bayık’ın, “Türkiye’nin önemli simalarından...” anonslarıyla Rus TV ekranlarında boy göstermesini...
Irak da Putin’in emrinde
Anlaşmalar çerçevesinde bir askeri birliğimiz Musul yolu üzerindeki Beşika’ya nöbet değişimine gitti.
Rutin bir olaydı. Ama ne hikmetse, ‘bütünlüğü’ lafta kalan Irak birdenbire ‘şahin’ kesildi!
Aynı anlaşma çerçevesinde orada bulunan diğer koalisyon askerleri “misafir” ama Türk askeri “işgalci”... Al sana bir “Suyumu bulandırdın” muhabbeti daha...
Hâlâ anlamayanlara bir ipucu...
Savunma Komitesi Başkanı Zamili, “Türkiye’nin işgaline karşı kısa süre içinde Rusya’dan Irak’a doğrudan askeri müdahalede bulunmasını isteyebiliriz” diyor...
Adam ‘savunma’yı otomatiğe bağlamış...
Anlayacağınız ‘sahibinin sesi’; ağız İbadi’nin ama lafız Putin’in...
Suriye, İran, Ermenistan malum; Rusya’nın leşkerleri...
Geriye kaldı batı cephesi...
AB’ye kızıp Güney Akım’ın rotasını Türkiye’ye çeviren Putin tekrar eski rotasına döndürerek AB ambargosunu bertaraf edebilir. Zaten Yunanistan ve Güney Kıbrıs, Türkiye’ye düşman olan herkesin ‘doğal müttefiki’dir.
Putin bu kuşatmayı Akdeniz’e, Suriye’ye ve Ermenistan’a yaptığı abartılı askerî yığınakla da taçlandırmaktadır!..
Zaten “Askeri karşılık vermeyeceğiz” sözü de Montrö Antlaşması’na ‘bağlılığını’ teyit ederek, kuşatmanın Akdeniz bölümünü garantiye almayı hedeflemektedir.
Kuşatma tamamlanmıştır, NATO’ya selam olsun!..
Türk dış politikasında dönüm noktası...
Ben bu krizin Türkiye için çok hayırlı açılımlara vesile olacağını düşünüyorum.
Türkiye her türlü kompleksten kurtularak kendi milli politikasını oluşturmalı ve uygulamalıdır.
Balkanlar’dan Afrika’ya, Asya’ya, Uzakdoğu’ya bütün sömürülenler Türkiye’nin ayağa kalkmasını bekliyor.
Arakan’a Etiyopya’ya, Sudan’a, Filistin’e, Suriye’ye, Bosna’ya, Cezayir’e; velhasıl paramparça edilmiş Osmanlı coğrafyasının hangi köşesine gitsek insanlar “Neredesiniz, biz yıllardır sizi bekliyoruz” diyorlar.
Bu coğrafyada Müslümanların yaşadığı hiçbir ülke yok ki halk bu ‘medeni’ sömürgecilerin zulmü altında inim inim inlemesin.
Bu zulümlerin, sahipsizliğin vebali İslam birliğini torpilleyenlere aittir.
Tahrif edilmiş bir kurum olan Papalık her gün biraz daha kutsanırken ‘Hilafet müessesesi’ neden hâlâ öcü gibi gösteriliyor, tartışmaktan bile korkuluyor.
Adının ne olduğunun bir önemi yok. Türkiye ezilmekte olan coğrafyanın hamiliğini üstlenmeli ve bu beraberliğin çimentosu da İslam Birliği olmalıdır.