IŞİD kime çalışıyor
Irak'ı işgaliyle ABD, bölgeyi bir bataklığa çevirdi.
Irak'tan çekilirken parçalanmış bir Irak, kan gölüne dönmüş bir Ortadoğu bıraktı.
ABD'nin kullanışlı bir aletiydi El Kaide...
El Kaide, CIA ilişkisinden IŞİD doğdu.
El Kaide üzerinden Batı'yı terbiye etti, IŞİD üzerinden de bölgemizi dizayn ediyor.
IŞİD'in Musul'u ele geçirmek üzere olduğu tehlikesine dikkat çekilince, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin, 'Ha öyle mi bakayım o zaman' diye tepki vermesi bunu göstermiyor mu?
IŞİD baskını Ankara'ya ulaştığı andan itibaren bir yol haritası çizildi.
1-Personelimiz burnu kanamadan kurtarılacak.
2-Uluslararası camia ile hareket edilecek.
3-Askeri operasyon türü maceralara girilmeyecek, uluslararası camia harekete geçirilecek.
Yol haritasının olumlu sonuçları daha o gece alındı.
BM Güvenlik Konseyi Türkiye'nin çağrısı üzerine, olağanüstü toplanıp, Türkiye'yi destekleyen güçlü bir açıklama yaptı.
NATO Türkiye'ye destek açıklaması yaptı.
BM ve NATO Genel Sekreterleri yine Türkiye'yi tatmin eden açıklamalar yaptılar.
Başbakan Erdoğan'ın görüşmeleri ve uluslararası camianın verdiği destek Ankara'yı memnun etti.
Bir yandan da arka kapı diplomasisi işlemeye başladı.
Irak özelinde ise çalışmalar 3 koldan yürütüldü.
1-Bağdat yönetimi ile irtibata geçildi.
2-Bölgesel Kürt yönetimi başından beri devredeydi.
3-Arka kapı diplomasisi yürütüldü Musul'un nüfuzlu aileleri ile irtibata geçildi.
Musul'u ele geçirdiği andan itibaren IŞİD'in bir yönü ön plana çıktı. Hatta konsolosluğumuza baskın yapmadan önce, diplomatik misyonla görüşmek istediler. IŞİD, uluslararası misyon tarafından muhatap alınmak istedi.
Konsolosluğumuzun hedef alınmasının bir nedeni de buydu. Ne istiyorsunuz diye sorulduğunda verdikleri cevap da bu oldu. Uluslararası misyon tarafından muhatap alınmak.
Örneğin diğer rehinelerle ilgili fidye pazarlığı yaparken, diplomatik misyonumuzla ilgili bu şartı ileri sürmediler. Uluslar arası misyon tarafından muhatap alınmayı gündeme getirdiler.
Ankara önceliğini personelimizin kurtarılmasına verdi.
Ancak kısa ve uzun vadeli projeksiyonlar da ihmal edilmedi.
1-Musul'u ele geçirip Tıkrit'e ve Bağdat'a yönelen IŞİD bu bölgede Sünni Arapları temsil eden bir yönetim kurmayı amaçlıyor. Musul'a vali atamak suretiyle geçici yönetim oluşturuldu. Sıra Sünni üçgende kalıcı yönetimin kurulmasına geldi.
2-Şii hakimiyeti altındaki Irak'ta, bölgesel yönetimini kuran Kürtler, 1991 yılındaki 1.Körfez Savaşı'ndan bu yana kendi otoritelerini tesis ettiler. Ancak 2.Körfez savaşına kadar Irak'ın yönetimini üstlenen ama işgalden bu yana yönetimden dışlanan Sünni Araplar kendilerine bir alan oluşturmaya başladılar. Böylece Irak, Şii, Kürt ve Sünni Arap olmak üzere etnik ve mezhep temelli olarak üçe bölünmüş oldu.
3-Uzlaşmaz tutumu ile ülkedeki ayrışmayı hızlandıran Nuri El Maliki ise, bu tutumu ile Roma'yı yakan Neron rolünü üstlendi. Irak'ı yakan Neron oldu.
4-Suriye'de Esed rejimine cansuyu olan ve petrol sahalarını kontrol altında tutan IŞİD, petrol boru hattının geçtiği güzergahı ele geçirmek suretiyle Irak petrolünden de pay sahibi oldu. Böylece Irak kavgasının önemli bir yüzünün de petrol kavgası olduğu ortaya çıktı.
Gün boyu rehinelerin durumu takip edildi.
Kah, 'Musul-Erbil sınırında teslim edilecekler' haberi geldi. Kah, 'IŞİD bırakmıyor' denildi. Dışişleri ise, 'Durumları iyi, kendilerine zarar verilmedi' dedi. Bölgesel Kürt yönetimi kendilerine teslim edilmesini istedi, IŞİD, 'Onlar artık rehine değil, misafirimiz. Ancak Türkiye bizi muhatap alsın, Türk resmi makamlarına teslim edelim' haberini gönderdi.
Bunlar olurken Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da bir yandan muhalefeti bilgilendirdi. Davutoğlu görüşmelere girip çıkıyordu ama ekibi sürekli olarak Musul'daki gelişmeleri aktarıyordu kendisine.
HDP heyeti ile görüşmesi sırasında kamyon şoförlerimizin bırakıldığı bilgisini paylaştı. Kılıçdaroğlu-Davutoğlu görüşmesi ise ilginç bir diyaloğa sahne oldu.
-Kılıçdaroğlu 'AK Parti iktidarının Ortadoğu politikası baştan beri yanlış. Bunun bir siyasi faturası olması lazım.'
-Davutoğlu 'Evet siyasi faturası olmalı Sayın Genel Başkan. Ama o faturayı halk keser.'
Davutoğlu, hazır cevaplılığı ile şaşırttı, Kılıçdaroğlu ise gerildi. Ve içeride soğuk bir rüzgar esti.
Bahçeli'nin aksine Kılıçdaroğlu'nun Dışişleri Bakanı ile görüşmesi, CHP'nin Başbakan hakkındaki önergesini çekmesi, günün anlam ve önemine uygun bir hareketti. Kılıçdaroğlu'nun, Başkonsolosumuz'un eşiyle görüştüğünü açıklaması ise memnuniyetle karşılandı.
Ah keşke bir de doğru çıksaydı.
Aileye ulaşıldığında, Kılıçdaroğlu'nun kendileriyle görüşmediğini söylediler.
Yoksa Kemal Bey başka bir aileyle mi görüştü?
Abdulkadir Selvi/ Yeni Şafak