MİT Müsteşarını tutuklamak isteyen paralel yapının, sonraki hedefinin Erdoğan olduğunu belirten Hanefi Avcı, her kesime yönelik kalabalık tutuklamalar için Silivri'de yeni adliye yapıldığını anlattı.
Star'da yer alan habere göre; Paralel yapıyla ilgili yazdığı kitabın ardından hedef tahtasına oturtulan ve 4 yıl cezaevinde kalan eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, 7 Şubat 2012’de MİT müsteşarına yönelik yargı operasyonun cemaat lehine sonuçlanması halinde operasyonun Başbakan ve ekibinin tutuklanmasıyla noktalanacağını söyledi. Silivri’deki yeni adliye binasının da daha büyük tutuklamalar ve davalar için yapıldığını belirten Avcı, paralel yapının toplumun her kesiminden insanları tutuklama hazırlığı yaptığını söyledi.
Bir kitap yazdı, cemaatin hedefi oldu
Devrimci Karargah terör örgütü ve OdaTV davalarındaki iddialar kapsamında 2010 yılından itibaren cezaevinde tutulan Hanefi Avcı, Anayasa Mahkemesi’nin hakkında verdiği “Hak ihlali yapıldı kararı üzerine dosyasının bulunduğu Yargıtay tarafından tahliye edilmişti. “Haliçte Yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat” adlı kitabının yayınlanmasının ardından cemaatin operasyonuna maruz kaldığı anlatan Avcı, “Toplumun birçok kesimi sıradaydı” dedi.
7 Şubat’ın hesabı hala sorulmadı
Devlet içinde devlet olmayı amaçlayan Gülen cemaatinin Türkiye’de devleti tamamen ele geçirmeyi amaçladığını anlatan Avcı, paralel yapının bu planlarının Başbakan Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümeti tarafından suya düşürüldüğünü kaydetti. Paralel yapının 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve diğer MİT çalışanlarına yönelik operasyonu hatırlatan Avcı, “Hükümet o dönem yeteri kadar bu işin üzerine gitmediği için 17-25 Aralık ile karşı karşıya kaldı. 7 Şubat’ı yapanlardan o dönem hesap sorulmadı” dedi.
Balyoz’un benzeri MİT’te olacaktı
“Eğer paralel yapı o zaman başarılı olsaydı Balyoz davasının benzeri MİT’te yaşanacaktı” diyen Avcı şöyle devam etti: “4 MİT görevlisi tutuklanacaktı. Ardından başka MİT personelleri hakkında dava açılacak ve tıpkı Balyoz’da olduğu gibi yüzlerce MİT görevlisi yargılanacaktı. MİT hakkında ciddi bir tahkikat başlatılacaktı ve MİT’e görev verenler daha sonra soruşturmaya dahil edilecekti. Yani parlamentodakileri yargılamak için fezleke hazırlanacaktı ve daha sonra gelecekte Başbakan ile kabine hakkında bir dava gündeme gelecekti. Eğer MİT personeli yargılanıp mahkum ettirilseydi bu kez onlara yetki veren kişi de mahkum olacaktı. Yani Başbakan da yargılanıp mahkum olacaktı.”
MİT, emniyet, iş dünyası ve medya
Dikkat çeken bir iddiayı gündeme getiren Avcı, Silivri Cezaevi’nin hemen karşısına yapılan ve yapımı geçen yıl biten duruşma salonun cemaat operasyonları için hazırlandığını aktarıyor. “Silivri’de Balyoz ve Ergenekon davaları bitince yeni bir duruşma salonu yapıldı. Çünkü cemaat toplumun tüm katmanlarına operasyon yapacaktı” diyen Avcı, şöyle devam etti: “Herkes sıraya konulmuştu. Lazım olur diye Silivri cezaevinin karşısına üç katlı bir adliye binası diktiler. Hükümet yetkilileri, MİT, Emniyet, iş dünyası, medya ve birçok kesim sırasıyla operasyondan geçirilecekti. Özel yetkili mahkeme mantığının amacı buydu.”
Hükümet hakkında bilgi topladılar
Cemaatin her şeye müdahale edip tek otorite olmayı istediğinin altını çizen Avcı, “Bu yüzden hükümetle cemaatin karşı karşıya gelmesi kaçınılmazdı. En büyük kriz 7 Şubat’tı. Bu olayın ardından 17 Aralık 2013’te cemaat hükümeti yok etmek için hazırlıklarını devreye soktu. Hükümet hakkında çok eskiden beri bilgi topluyorlar. Bu yeni bir şey değildi” dedi. “Cemaat en güçlü dönemini yaşarken sadece devlet tarafından durdurulabilir” diyen Avcı, “Cemaatin yaptıklarına karşı olmak o yapının artık kaybedeceği anlamına gelir. Bu hükümete çatmasalardı eğer bu kadar ciddi bir tavırla karşı karşıya kalmazlardı. Benim ya da başkasının tavrı onları durdurmaya yetmiyordu. Hükümetin kendisiyle çelişince bu hale geldiler” diye konuştu.
BİR AY ÖNCE PARALELİ ANLATTI
Hanefi Avcı, 17-25 Aralık sonrası Emniyetteki tayinlerin sadece bir tedbir olduğunu ifade ederek asıl suçluların ortaya çıkması için yeteri delil olduğunu düşündüğünü aktardı. Cezaevinden çıkmadan hemen önce paralel yapı ile ilgili İstanbul savcılarına ifade verdiğini söyleyen Avcı, “İmamların adını verdim. Telefonlarımın dinlenmesiyle ilgili şikayetlerim için de yeniden dilekçe verdim. O dönem yaşanan her şey yanlıştı. Adımın karıştırılamayacağı soruşturmalara karıştırıldım. Dava açtıkları gerekçelerin içi boştu” dedi.
CEMAAT KORKU SALARAK BÜYÜDÜ
CEMAATİN yargı ve emniyet eliyle elde ettiği gücü kullanarak ülkeyi yönetmeyi amaçladığını anlatan Hanefi Avcı, “Olayı daha da büyüttüler. Birçok insan Pensilvanya’ya gidip sorununu çözmeye çalışıyordu. Toplumun çoğu ‘cemaat isterse istediğini indirir istediğini yükseltir’ düşüncesine sahip oldu. Bu yüzden birçok kişi cemaatle yakınlaşamaya çalıştı. Belli konumları olan insanlar konumlarını muhafaza etmek veya yükselmek için cemaate yakınlaştı. Cemaat de bunu kullandı. Cemaat kendini büyütmek ve ben tek otoriteyim imajı yaratmak için bir korku saldı. Operasyonlar birçok kesimde korkuya neden oldu. Herkes ‘Beni de Ergenekon sanığı yapabilirler’ endişesi içine sokuldu” dedi.
DİNLEDİLER VE ODAMA KOYDULAR
İŞYERİNDEKİ arama kararını verenin de tutuklayanın da hakim Rüstem Eryılmaz olduğunu belirten Hanefie Avcı, “Ankara’da görevde olduğum yerde değil de eski makamım Eskişehir’de arama yapıldı ve kasetler bulundu. O kasetleri cemaat oraya koydu. Kasetlerdeki dinlemeleri de yıllarca cemaat yaptı. Kaset kayıtlarının çoğu askeri santrallerle ilgiliydi. Bana suç ithaf etmek için o kasetleri koydular. Ellerinde böyle binlerce kaset var. O bantlar ortaya çıkanın yüzde biri. 1990’larda cemaat bant arşivi yapmaya başladı” dedi.
Benzer Haberler