TUTKU MEDYA Araştırmacı Yazar Fırat Toprak, Barzani’nin bağımsızlık referandumu yapacağı günlerde IŞİD saldırısının ortaya çıktığını, Ortadoğu’da bulunan bazı güçlerin IŞİD in saldırılarıyla Barzani’ye ve diğer örgütlere kendi başlarına alacakların kararların bir karşılığının olmayacağını göstermiş olabileceğini söyledi.
Tutku Radyo’da Salih Geçken ’in hazırlayıp sunduğu ‘Farklı Açıdan’ programına konuk olan Toprak İŞID bahanesiyle Kürtlerin yaşadığı coğrafyada İslami fobinin yerleştirilmeye çalışıldığını söyledi.
KOBANİ KÜRTLER İÇİN NE ANLAM İFADE EDİYOR? Gördüğümüz kadarıyla Kürt milliyetçileri açısından Kobani sembolik bir değer taşıyor. Kobani üzerine büyük anlam atfedilen küçük bir kasabadır. Tarihsel arka planına baktığımızda orada demiryolunu inşa eden şirketin adıyla anılmış zamanla şekillenmiş bir kasaba. Burada Cezire, Afrin ve Kobani kantonları Kürt ulusal hareketlerinin pratik alanlarıdır.
Kobani tartışmalarınada ışık tutması için Kürt sorununu ortaya çıkaran sebeplere bakmak lazım. BenKürt sorununun dört ayağı olan bir sorun olarak değerlendiriyorum.
Birincisi--Etnik var oluş sorunuydu. Yani Kürtler bir halktır. Dili vardır. Kültürü vardır. Cumhuriyetten yakın zamana kadar Kürt yoktur tezi iddia edildi. Dağ Türkleri falan diye isimlendiriliyordu. Etnik var oluş aşamasında Kürt sorunu aşıldı.
İkincisi—Kürt sorunun oluşturan ikinci sacayağı sosyal ve kültürel haklardı. Diğer halkaların kullandığı eğitim sağlık kültürel haklardan eşit şartlarda faydalanabilmesiydi. Bu manada da zannımca çok direnç noktası görülmüyor. Kürtlerin sosyal ve kültürel hakları noktasında haklarını kullandığını söyleyebiliriz. Her ne kadar ana dilde eğitimde ve yerleşim yerlerini isminin geri iadesinde çok ciddi manada adımlar atılmasa da bunların çok önemli direnç noktası olduğu kanısında değilim. Vasat oluşmuştur. Yönetmenlik tebliğ gibi mevzuata kalmış durumdadır.
Üçüncüsü—Statü meselesidir. Kürtlerin veya Kürt milliyetçilerinin artık bir statüye sahip olmak istemeleridir. Bu konuda değişik talepler ve sesler var. Bağımsızlıktan federasyona, PKK’nın dillendirdiği Demokratik özerklikten eyalet sistemine kadar değişik talepler var. Bu manadan IRA örneği, BASK örneği Katalonya benzeri öneriler dile getiriliyor. Üçüncü ana nokta olan statü meselesinde kilitlenme olmuş. Çözüm süreci de statü meselesine kilitlenmiş durumda. Kürtler belli bir statüde yaşamak istiyor. Bunu anlayışla karşılamak gerekir. Bunu sadece Kürt milliyetçiler değil aynı zaman İslamcı Kürtlerden de dile getirenler var.
Batıda örneklerinden de yola çıkıldığında ulus devlet modelinin tükendiğine şehit oluyoruz. Kürtlerin ulus devlet istemi batının 100 yıl önce yaptığı hatanın tekrarından başka bir şey olmaz. Bunun için ulus devlet fikrinin çokta dillendirilmediğini görüyoruz.
Federasyon yada demokratik özerklik ten ne anlaşılıyor. Bunu uzun uzun tartışmak gerekir. Yada Osmanlı döneminde yaşanan Kürdistan modeli planlanabilir mi? İç işlerinde bağımsız dış işlerinde merkeze hükümeti bağlı yöntem uygulanabilir mi? Bu gibi tartışmalar bu gün devam ediyor. Bu tartışmalardan da anlıyoruz ki adı ne olursa olsun Kürtler bir statüye kavuşmak istiyor. Bunu anlayışla karşılayarak bölge denkleminde karşılığını gözetmek gerekir. Bu topraklarda birçok mezhep, meşrep ve millet yaşamıştır. Yaşamaya devam edecektir. Hiç kimsenin kendini merkeze alarak başkalarını ötekileştirmeye, ötekilere nizam vermeye kalkması doğru bir tavır olamaz.
Dördüncüsü—Kürt sosyolojisinin değişmesidir. Kürt toplumunun yaşanan çatışma döneminden sonra köyden göçlerle kente intikalinden sonra geleneksel değerlerden yaşadığı kopuş var. Kürt gençliğinin sekülerleştiğini görüyoruz. Bence Kürt toplumunun sekülerleşmesi sorunun evrileceği nihai mecradır. Statü meselesi çözülse bile ben Kürt un çözüleceğini düşünmüyorum. Kürt sorunu evrilerek farklı bir mecraya akacak sekülerlik boyutunda din karşıtlığı planında gelişen bir sorun olarak karşımızda duracaktır.
İslamafobi Kürt coğrafyasında yeniden inşa ediliyor. İŞID gibi paravan örgütlerle Kürt toplumunun zihin dünyası değiştiriliyor. Kürtlerin sekülerleşmesi hatta batılı sömürgeci dış güçlerin tetikçisi konumuna düşürülmesi hedefleniyor.
Yaşanan olayları sol sosyalist diyalektikle okuduğumuzda bölge gerçeğinden koparız. Sol sosyalist teoriler iflas etmiştir. İslam coğrafyasında karşılığı yetersizdir. Sorunları tahlil etmekte acizdir. İslam bu gün en önemli devinimsel güçtür. İslam’ın batı medeniyetini meydan okuşuyuşu bu günkü çatışmaların nedenidir. İslam tarihte söz söyleyecek ve nizamat verecek bir dinamizme sahiptir. Bu manada bu dinamizm potansiyeli görüldüğü için islamafobi ile mahkum edilmekte, boğmakta insana hayat verecek mesajı gömmektedir. Bu toplumun kültür kodları nihayetinde İslam’dır.
‘Din halkların afyonudur’ iddiasının batıdan kopyalanarak Kürtlerin yaşadığı bölgeye yapıştırmaya çalışmak doğru değildir. İslam’ın yanlış pratiğinden yolu çıkılarak insanlar kandırılmaya çalışılmaktadır. Oysa İslam devrimci bir karakteri olan dindir. Bizim yapmamız gereken şey İslam adına ortaya serilen yanlış pratiklere karşı doğru davranışları sergileyebilmektir. İnsanlar İslam’ı düşünceyi ve pratiği temel kaynaklardan referans alırsa, İslam’ın değişimci ve dönüşümcü gerçeğini görür. İslam düşüncesinin özgüven içinden olmasından ötürü İslam’ı boğmaya çalışıyorlar. Resmin tamamına baktığınızda çıkarılmak istenen mezhep çatışması, Arap-Kürt-Türk çatışması çıkarılmak istenmesinin nedeni dünyaya nizamat vermek isteyen büyük dinamizmi engellemek içindir.
Bir Müslüman adil bir dil geliştirmek zorundadır. Ne olursa olsun adaleti savunmak zorundayız. Ben İŞID’ın pratiğini tümden reddinin gerektiğini düşünürken aynı zamanda Kürt ulusal hareketinin de sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.
CİZDERE’DE NELER OLUYOR? Kürt ulusal hareketi statü meselesini Kantonlar üzerinden çözmeye çalışıyor. Kanton dedikleri şey demokratik özerkliğin alt yapısının inşa edilme süreci diye ifade ediliyor. O manada Cizre’de, Yüksekova’da, Lice’de İnşa edilen süreçte sterilize zeminler inşa ediliyor. Cizre’de denklemi tam okuyabilmek için dört denklemi görmek gerekir.
Bir—Devlet- Ak Parti hükümeti
İki—Paralel devlet
Üç—PKK HDP çevresi
Dört—Hüda Par çevresi.
Bu dört unsura göre Cizre’yi okumamız lazıma. Beyanı esas alarak yorumlayabiliriz. Ak Parti Cizre’yi provokasyon alanı olarak görüyor sorumlu olarak ta paraleli işaret ediyor. HDP çevreleri Öcalan için kurulan çadırımıza saldırı oldu. Halk kendisini savundu. Olaylar kontrolden çıktı diyor. HÜDA PAR çevresi dağdan 100 kişilik grubun indiğini hatta kendilerine gelindiğini söylüyor. Öcalan, Hatip Dicle aracılığı ile tansiyonunun düşürülmesi yönünde bir mesaj yolladı. Bu beyanlardan yola çıktığımızda bile bir provokasyonun olduğunu görüyoruz. Yani barış karşıtlarının azımsanmayacak bir güce sahip olduğunu görüyoruz. Ayrıca bu provokatörlerinde ortaya çıkarılması gerekir.
İlelebet süren savaş yoktur. Barıştan yana olanlar açık net tavır koymalılar. Nihayetinde bu süreç bir barışla sonuçlanacaktır. En onursuz barış, onurlu savaştan daha iyidir.
Barışa yönelik direnç noktaları vardır. Neden kaynaklanıyor dendiğinde ben birincisi resmi Ortadoğu ölçeğinde okuyorum. Ortadoğu ölçeğinde yaşanan dünya savaşının bölgemize yansıması olarak görüyorum. Bir tarafta arkasında Rusya’nın olduğu Iran, Suriye ve Irak hattı var. Diğer tarafta ABD’nin başını çektiği koalisyon güçleri var. Arap ülkeleri ve Türkiye var. Ortadoğu’da bir güçler savaşı var. Kürtlerde tam bu noktada yaşıyor.